29 Mart 2009 Pazar

Sintra Pena Sarayı


Sintra trenle Lizbon'a kırk dakika uzaklıkta yamaçta kurulmuş çok sevimili bir Portekiz kasabası. Yemyeşil doğası ve kıyıya kıyasla serin olan havası ile çok sıcak geçen yaz aylarında Lizbon'luların uğrak yerlerinden biri. Benim Sintra'ya gitme ana nedenim ise kasabanın en yüksek tepesinde kurulmuş Pena Sarayı'nı gezebilmek idi. Saray Fas, gotik ve Manuelin tarzlarının kombinasyonu Portekiz mimarisi romantik döneminin en tipik örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca orta avrupa Schinkel saraylarınlarının ruhunu taşıdığı da vurgulanıyor. 1839'da kraliyet ailesinin yazlık sarayı olarak inşa edilen Pena, uzaktan çekilmiş fotoğrafından da anlaşılabileceği gibi kelimenin tam anlamıyla masallardan fırlamış hissini uyandırıyor insanda.

28 Mart 2009 Cumartesi

Yaratıcılığın Sırrı



İnsan Kaynakları mesleğine girdiğimden beri özellikle satış, pazarlama, üretim, ar-ge, iş geliştirme gibi bölümlerde en çok aranan niteliklerden biri "yaratıcılık"tır. Yaratıcılık deyince herkesin aklına bilim adamları, mimarlar, tasarımcılar, sanatçılar gelir ilk başta. Onlar işleri gereği olmayanı bulmak, tasarlamak gibi bir misyon yüklenmişlerdir hayatta. Sanki onların beyinleri diğerlerine göre daha özgürmüş gibi gelir büyük çoğunluğa. Oysaki hepimizin beyinlerinde aynı yaratıcılık potansiyeli mevcuttur. Yaratıcılık niteliğini kullanmak isteyenler için tek yapılması gereken şey hayata baktığımız pencereyi biraz genişletmek, farklılaştırmak, eğitmektir.

Yaratıcılık niteliğinin kullanılabilmesi için bireyin algılarının gelişmesi, özgürleşmesinin yanında elbetteki bilgi düzeyinin de artması çok önemlidir. Herkesin bildiği "dehanın yüzde doksandokuzu çalışmak, gerisi yaratıcılık ile olur" sözü boşuna sarfedilmemiştir. Ama benim bu yazımın amacı size "şöyle kitap okuyun, böyle kitap seçin" gibi tavsiyelerde bulunmak değil. Ben yaratıcılığın başlangıç noktası düşünmekten hareketle okuyucudaki yaratıcılık kıvılcımını ateşlemeye çalışacağım.

Düşünmek süreci içinde insanın kafasından birbiri ile ilgili, ilgisiz bir sürü kişi, nesne, durum geçer. İşte yaratıcılık bu hızlı düşünce akışı içinde birbiri ile hiç ilgisi yokmuş gibi görünen girdiler arasında beklenmedik ilişkiler görmek, alışılmadık bağlantılar kurabilmekte yatar. İşte size birbiri ile alakasız gibi görünen kişi, durum, nesneler ile beklenmedik, alışılmadık bağlantılar kurmak üzerine ufak bir egzersiz. Bu egzersiz için tek yapmanız gerek bir kağıt ve kalem almak. Aşağıda okuyacağınız ikili kümelerin her biri için üçer tane bağlantı kurun. Bu egzersizin "doğru" veya "yanlış" cevabı yok. Burada tümüyle kendi birikiminiz, algınız ve tabii ki yaratıcılığınız ile berabersiniz.

1. Einstein'ın saç modeli ve işiniz
2. Isaac Newton ve meyve
3. Işık hızı ve en sevdiğiniz kuzeniniz
4. Marlyn Monroe ve aya yolculuk
5. Çin seddi ve makarna

Düşünmek bağlantı kurmaktır. Yukarıdaki tür egzersizler, daha düzgün tanımlaması ile çağrışım oyunları, yaratıcılığı uyandırır ve aklı özgürleştirir. Rastlantısal görünen bağlantılar kurmak, sonsuz tematik aratırma kanalları açar ve kişiyi koşullu düşüncenin kısıtlayıcılığından kurtarır. Bu yapmış olduğunuz ve kendi başınıza da farklı ikililer oluşturarak devamını getirebileceğiniz basit egzersiz sizi hem eğlendirecek, hem de beyninizdeki blokajları yenmenizde size yardımcı olacaktır.

Örneğin ben ikinci madde "Isaac Newton ve meyve" için şunları yazmışım :

1. Isaac Newton meyvelerin renklerini, tatlarını, kokularını sayılar ile sembolize eder ve meyvelerin matematiksel karşılığından yola çıkarak, doğayı formulize ederdi. Meyveler onun en büyük esin kaynağıydı.
2. Isaac Newton küçükken çürük bir elma yemişti. Bu elmanın tadını hiç unutmadı. Geçerliliğini yitirmiş teoriler, köhneleşmiş düşünceler ona hep bu yediği çürük elmayı hatırlattı.
3. Isaac Newton kuzeni James'den nefret ederdi. Hayatında ilk defa karpuzu gördüğünde ilk aklına gelen şey "aman tanrım ne büyük şey, bu koca meyveyi havaya ne kadar bir kuvvetle fırlatırsam acaba aptal kuzemin James'in kafasına düşecek kadar ivmelenebilir?" oldu ve bu karpuz vakasından sonra F=ma formulunu buldu.

26 Mart 2009 Perşembe

Dünya Tarihine Yön Veren 50 Bilim İnsanı ve Kaşif



Micheal H. Hart'ın "En Etkin 100" kitabına göre dünya tarihine yön veren 50 bilim insanı ve kaşifin bir cümle yaptıklarını paylaşmak istedim.

1. Isaac Newton (1642-1727) : Mekanik (F=ma), matematik (integral, binom teoremi), optik, termodinamik, akustik, astronomi alanlarında çığır açmıştır.

2. Ts' Ai Lun (yaklaşık MS 105): Çinli kaşif kağıdı bulmuştur.

3. Johann Gutenberg( 1400-1468) : Matbaanın mucididir.

4. Kristof Kolomb ( 1451-1506): Amerika kıtasını keşfetmiştir.

5. Albert Einstein (1879-1955): Görelilik - yerçekimi kanunu, fotoelektrik etki kuramları ile tanınır.

6. Louis Pasteur (1822-1895): Hastalıkların mikroplardan kaynaklandığı kuramı ve koruyucu aşı geliştimesi ile tanınmıştır.

7. Galileo Galilei (1564-1642) : Mekanik konusundaki önemli çalışmalarından çok onu astromoni dalındaki saptamaları ile tanıyoruz. Teleskopu geliştirerek Copernikus'un ileri sürdüğü gezegenlerin güneş etrafında döndüğü teorisini kanıtlamıştır.

8. Aristoteles ( MÖ 384-322) : Formel mantık ve felsefe üzerine çalışmaları yanında astronomi, zooloji, embriyoloji, coğraya, jeoloji, fizik, anatomi, fizyoloji, ekonomi, psikoloji, retorik, siyaset, tanrıbilim üzerine çalışmıştır.

9. Euclid (MÖ 300): Düzlem ve somut geometri konularını incelemekle birlikte "Elementler" kitabı ile cebir ve sayı teoremlerini geliştirmiştir.

10. Charles Darwin ( 1809-1882) : Doğal şeçme yoluyla evrimleşme kuramının kurucusudur.

11. Nicolaus Copernikus ( 1473-1543): "Gök Cisimlerinin Hareketi Üzerine" adlı kitabında ilk defa dünyanınk endi etrafında, ayın dünyanın etrafında ve diğer bütün gezegenlerle beraber dünyanın güneşin etrafında döndüğünü yazdı.

12. Antoine Laurent Lavosier (1743-1794) : Kimya kuramını formule ederek kimya bilimini doğru yola yönlendirmiştir.

13. James Watt ( 1736-1819) : Buhar makinasını yapaarak Sanayi Devriminin kilit adamı olmuştur.

14. Micheal Faraday ( 1791-1867) : Kapalı bir devre içinde mıknatıs gezdirilmesi halinde mıknatıs hareket ettiği sürece devrede akım olduğunu keşfetmiştir. Bu etki "elektromanyetik endüksiyon"" olarak adlandırılır ve Faraday Kanunu olarak anılır. Ayrıca ilk elektrik motoronu yapmıştır.

15. James Clerk Maxwell ( 1831-1879) Elektrik ve manyetizmanın temel kanunlarını ifade eden dört denklemi ortaya koymuştur.

16. Karl Marx ( 1818-1883) : Bilimsel sosyalizmin kurucusudur.

17. Martin Luther ( 1483-1546): Teoloji dalında Roma Katolik Kilisesine meydan okuyarak Protestan Reform hareketini başlatmıştır.

18. Orville - Wilbur Wrigth Kardeşler ( 1867-1912) : İlk motorlu uçağı yapmışlardır.

19. Adam Smith ( 1723-1790) : Ekonomi teorisinin gelişimine özellikle "Ulusların Zenginliği" kitabı ile büyük katkıları olmuştur.

20. John Dalton( 1766-1844) : Atom hipotezi ile kmiya bilimlerindeki kaydedilen müthiş gelişmeleri imkanlı kılmıştır.

21. Thomas Edison ( 1847-1931) : Edison elektrikle aydınlatma sistemini icat eden kişi değildir, o geliştirdiği elektrik dağıtım sistemi ile elektrikle aydınlatmanın evlerde kullanılmaya elverişli hale getirmiştir.

22. William T.G. Morton (1819-1868): Ameliyatlarda anestezi kullanılmaya başlanmasında en fazla payı olan bilim insanıdır.

23. Guglielmo Marconi (1874-1937) : Radyonun mucididir.

24. Platon (MÖ 427-347) : Batı'nın siyasal felsefesinin, etik ve metafizik düşünce tarzının büyük kısmının başlangıç noktasıdır.

25. Alexander Graham Bell (1847-1922) : Telefonun mucididir.

26. Alexander Flemming ( 1881-1955) : Penisilinin kaşifidir.

27. John Locke ( 1632-1704) : Meşruti demokrasinin temel fikirlerini tutarlı bir biçimde toparlamıştır.

28. Werner Heisenberg (1901-1976) : Kuantum mekaniğinin yaratılmasında kilit roldedir.

29. Louıs Daguerre (1787-1851): Uygulanabilir fotoğrafçılık yöntemini geliştirmiştir.

30. Rene Descartes (1596-1650) : Analitik geometriyi anlatmış, evreni mekanik bir sistem olarak görmüş, herşeye şüphe ile yaklaşılması gerektiğini söylemiş ve epistomoloji(bilgibilime ) büyük önem vermiştir. "Düşünüyorum öyleyse varım" sözü ile varolduğunu, Tanrı'nın varolduğunu, dünyanın varolduğunu kendisinin tamin edecek şekilde kanıtlamıştır.

31. William Harvey (1578-1657) Kandolaşımı ve kalbin işlevini keşfetmiştir.

32. Ernest Rutherford (1871-1937) : Deneysel fizik dalında 20. yüzyılda yetişen en büyük bilim adamı kabul edilir. Radyoaktivite hakkında bilinenlerin merkez kişiliğidir.

33. Gregor Mendel ( 1822-1884) : Mendel bütün canlı organizmalarda bugün "gen" adı verilen temel birimin olduğunu ve kaltsal özelliklerin bu birinler yoluyla ana-babadan yavruya geçtiğini söyleyen kalıyım kuramının sahibidir.

34. Max Planck ( 1858-1947) : Radyasyon (ışınım) enerjisinin sürekli dalgalar halinde değil de , "kuanta" adını verdiği küçük kütleler veya yumrular halinde yayınım gösterdiklerini söyledi. Klasik ışık ve elektromanyetiklik teorileriyle çelişen bu hipotez, kuantum teorisinin çıkış noktası olmuştur.

35. Joseph Lister (1827-1912) Cerrahide aniseptik önlemlerin kullanımını başlatan İngiliz cerrahtır.

36. Nikolaus August Otto (1832-1891): İlk yanmalı motorun mucididir.

37. Sigmund Freud (1856-1939) : Akıl hastalarının tedavisinde kullanılan Psikanaliz tekniğini geliştirmiştir.

38. Edward Jenner ( 1749-1823) Yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan çiçek hastalığnın aşısını geliştirmiştir.

39. Wilheim Conrad Röntgen (1845-1923) : X ışınlarını bulan bilim adamıdır.

40. Johannes Kepler (1571-1630): Gezegen hareketlerinin bağlı olduğunu kanunları bulmuştur.

41. Enrico Fermi (1901-1954) İlk nükleer reaktörün tasarımını yapmıştır.

42. Leonhard Euler (1707-1783) Matematikte en yaygın kullanılan Euler formulünü bulmuş, matemetikte "pi" sembolünün kullanımını sağlamıştır.

43. Thomas Malthus (1766-1834) Nüfus artışının giderek besin kaynaklarını tüketeceği tezinin sahibidir.

44. Gregory Pincus (1903-1967) Ağızdan alınan gebeliği önleyici hapların geliştirilmesinde en önemli role sahiptir.

45. Vasco Da Gama (1460-1524): Avrupa'dan Hindistan'a Afrika kıyılarından dolaşılarak doğrudan ulaşımı sağlayan deniz yolunun kaşifidir.

46. Henry Ford (1863-1947): Büyük partiler hlainde üretim yapılmasını sağlayacak tekniklerin (bant üretim) kazandırma konusunda herkesten büyük paya sahiptir.

47. Arşimed (MÖ 287-212) Kaldıraç ilkesi ve özgül ağırlık kavramı ona aittir.

48. Charles Babbage ( 1792-1871) : Çözümleme Motoru adını verdiği makina ile günümüzün hesap makinalarının yapabileceği herşeyi yapabilmişit.r Genel amaçlı digital bilgisayarın çalışma ilkelerin bulmuştur.

49. Marie Curie (1867-1934) Radyum elementini bulmuş ve yalıtmıştır.

50. Ferdinand Magellan ( 1480-1521) Dünyanın etrafını dolaşan kefiş ekibinin lideridir.

25 Mart 2009 Çarşamba

En İyi On Shakespeare Hakareti



Geçtiğimiz günlerde Hakaret Sanatı başlıklı bir yazı yazmıştım. Aynı başlıktan hareketle Shakespeare'a ait en iyi on hakareti peşisıra okuduğumda ise hem güldüm, hem de bunları blogumun "Öğrenvanter" deposuna taşımalıyım dedim kendi kendime. İşte size yer aldıkları eserlerin bilgisi ile beraber, dünya edebiyatına Shakespeare'ın dehasıyla geçmiş hakaret sanatı incileri:

1. "Defol git cehenneme" ( II. Richard )
2. "Seni balçık beyinli işkembe, seni et kafalı şapşal, adi sefil, vıcık yağ tulumu ..." (IV. Henry )
3. "Ana rahminin yüzkarası! Baba tohumunun iğrenç ürünü!" (III. Richard )
4. "Sizin bir mumdan farkınız yok : İyi tarafı yanıp bitmiş bir mum!" (IV. Henry)
5. "Defol karşımdan pis kokmuş! Defol şımarık!" (Romeo ve Juliet)
6. "Böyle bir lapacıyı ..." (IV. Henry)
7. "Kötü cinlerin damgaladığı erken doğmuş yabandomuzu" ( III.Richard)
8. "Kafasında beyninden çok kulak kiri var" (Troilos ve Kressida)
9. Tükürülmeyecek kadar pis olmasa da tükürsem yüzüne!" (Atinalı Timon)
10.
Oswald: Görelim bakalım, beni nereden tanıyormuşmuşsun?
Kent: Sen rezil, edepsizin birisin. Çanak yalayıcının tekisin!. Alçak ,kof, küstah, adinin adisi, soyluluk taslayan, donsuz, meteliksiz, uşak kılıklı,, kaba keçe çoraplı bir şarlatansın. Sıkışınca yasaların ardına sığınan bir ödlek, ayna düşkünü bir orospu çocuğu, her türlü uygunsuz hizmete hazır, yüzü kızarmayan bir sefisin; tek çıkınlık eşyası olan bir kölesin. Göze gireyim diye pezevenklik edecek tıynettesin. Namussuz, hayasız, düzenbaz, bir fırlamasın. Kancık oğlu kancıksın. Bu sıfatlardan birini inkar edecek olursan, seni ayaklarımın altına alır, domuz gibi viyaklata viyaklata döverim.
(Kral Lear)

20 Mart 2009 Cuma

Leonardo da Vinci ve Lineer Perspektif


Renaissance Man - Leonardo da Vinci

Bazen görseller yazıdan daha anlatıcı olabiliyor. Gerçi eğer İngilizce biliyorsanız yukarıdaki videoda Leonardo da Vinci'nin hayatı ve sanatının anahtar öğelerine yönelik tanıtıcı bilgiler var.

Bu arada eğer videoyu izlerseniz 1456-1519 yılları arasında yaşayan Leonarda da Vinci'nin resimlerinde, "Hakaret Sanatı" adlı yazımda bahsettiğim İtalyan Rönesansının önde gelen mimarı Filippo Brunelleschi'nin bulduğu "lineer perspektif kanunu"ndan nasıl faydalandığını okuyabilirsiniz.

Lineer perspektifin en sade tanımı, tren yolu gibi paralel çizgilerin belli bir uzaklıkta birleşmesi ve daha uzakta birleşen çizgilerin uzaklığın büyüklüğünü göstermesidir.

Lineer perspektif, düz bir alanı üç boyutlu olarak algılamaya ve derinliği görmemize yarar. Bu tür perspektifi çizebilmek için ilk öğrenilmesi gereken, tek kaçışlı perspektiftir. Kaçış noktası (vanishing point) ufuk çizgisiyle (horizon line) perspektif çizgisinin (perspektive line) birleştiği noktadır.

19 Mart 2009 Perşembe

Kutsal Ruh



Hindistan'ı hiçbir şiddet eylemine başvurmadan İngiliz sömürgesinden 1946 yılında kurtaran Gandhi, herkesin bildiği gibi "Mahatma" lakabıyla anılırdı. "Yüce ruh" anlamına gelen Mahatma ismini ona Nobel Ödülü sahibi Bengal'li şair Rabindranath Tagore ( 1841-1941) tarafından verilmişti. İsim, Gandhi'nin yüksek namusunu ve evrensel manevi doğruları sentezleme yeteneğini yansıtıyordu. Yaşlılık yıllarında Gandhi'ye "büyükbaba" anlamına gelen "Bapu" lakabı da takılmıştır.

17 Mart 2009 Salı

Hakaret Sanatı



Şu günlerde yerel seçimlerin de etkisiyle politikacılarda hakaretin bini bir para. İnsan şaşırıp kalıyor duydukları karşısında. Magandalıktan tutun, kırk fırın ekmek yemeğe, adam olmamaktan tutun, yalancılığa kelimeler uçuşuyor kulaklarımızda, artık duymamak, terbiyemizi bozmamak için televizyonumuzu kapatıyoruz resmen. Peki bu hakaret kültürü bir tek bize özgü müdür? Kim, nasıl hakaret eder diye düşündüğümde benim aklıma hemen yakın zamandan bir örnek geldi: Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi'nin Amerikan Başkanı Bush'a fırlattığı ayakkabıları ... ne etkileyici bir hakaretti o öyle.

Ama benim bugün öğrenvanter bölümüme yazmak isteğim hakaret türü farklı; benim yazmak istediğim Rönesans'taki hakaret "sanatı" üzerine. Keşke bizim "çok" seviyeli politikacılarımıza bir parça ilhan kaynağı olsa aşağıdaki yazacaklarım. Ne de olsa şiire çok meraklı bir başbakanımız var !

Filippo Brunelleschi onbeşinci yüzyılda yaşamış, Floransa'daki dünyaca ünlü Santa Maria Del Fiore Katedrali'nin mimarıdır. Brunelleschi'nin katedralinde inşa ettiği kubbe onbeşinci yüzyıl için bir teknoloji, mühendislik dehasıdır ve Rönesans için Michelangelo'nun Davud'u, Leonardo da Vinci'nin Altın Oran'ı kadar önemlidir çünkü kubbe bilinçaltında beynin simgesidir ve Brunelleschi'nin kubbesi mimari açıdan o günlerin koşulları ile insanoğlunun aya uzanışı olarak betimlenmiştir. Bu kısa tanıtımdan sonra gelelim "hakaret sanatına".

Rönesans'ta hakaret bir sanat biçimiydi. Brunelleschi'nin rakipleriyle ve eleştirmenlerle arasında geçen tartışmalar, karşılıklı olarak yazılmış aşalayıcı sonelerden oluşurdu. İşte size bir atışma örneği:

Giovanni Acquettini, Brunelleschi'ye şöyle yazmıştı:

Seni dipsiz pınar, cehalet kuyusu,
Seni sefil hayvan, geri zekalı seni,
Belirsiz şeyleri görünür kılabileceğini zannedersin:
Senin Simyan bir işe yaramaz halbuki.


Brunelleschi ise ona şöyle karşılık verdi:

Bilge kişiler için varolan hiçbir şey
Görünmez kalmaz; bilgin müsveddelerinin
Boş hayallerini paylaşmaz onlar.
Doğada saklı olanı keşfedenler
Yanlızca sanatçılardır, değil aptallar.


Eh, bunca 'sanattan' sonra acaba aralarında ne oldu? Onu dileyen araştırsın bulsun ... ama ben ikilinin arasında en ağır sözleri sarfeden Giovanni Acquettini'nin internette net izine rastlayamadım. Bence bu bile birşeylere göstergedir ! Sanırım kendisi ilk defa bu yazı ile internette girmiş oluyor. :)

16 Mart 2009 Pazartesi

Harika Çocuk Mary Anning



2009 yılı Evrim Teorisinin sahibi Charles Darwin'in 200. doğum yılı. Dünya çapında farklı organizasyonlar ile Darwin anılarak, teorisi tekrar incelenip tanıtılırken, geçtiğimiz günlerde öğrendik ki TÜBİTAK'a ait Türkiye'nin en önemli bilim dergisi "Bilim & Teknik" -birilerinin- müdahalaesi ile Darwin'i kapağından kaldırmakla kalmamış, 15 sayfalaık inceleme yazısını da dergiden uçurmuş. Hey gidi dinci tayfa, arkasına sığındığın "İslam" dininden utan !

Ancak Charles Darwin'le başlayan yazımın ana konusu o değil, ona ilham veren biri; Mary Anning. İnanılmaz bir harika çocuk olan Mary Anning (1799-1847) tarafından keşfedilen mükemmel dinazor iskeletleri, 19. yüzyıl başlarında evrimsel kuramlara duyulan ilgiyi iyiden iyiye arttırmıştır. İleri gelen paleontologların bile dinazor kalıntılarını kesin bir doğrulukta birleştiremediği bir dönemde Mary Anning'in fosil örneklerini gün ışığına çıkartmaktaki başarısı devrim yaratacak nitelikteydi.

Güney İngiltere'de, Lyme Regis kayalıklarında oyun oynayarak büyüyen Mary Anning bir marangozun kızıydı ama onbir yaşında öksüz kalmıştı. Kayalıklarda bulduğu fosillerin büyüsüne kapılan Mary, onları hiç zarar vermeden topraktan çıkarmayı çabucak öğrendi. İlk zaferine 1811 yılında yani 12 yaşında, eksizsiz bir Ichthyosaurus (solda) iskeletini günışığa çıkararak ulaştı ! İlk eksiksiz Plesiosaurus'u (sağda) ve 1825 yılında, Jura ve Kretase dönemlerinin uçan sürüngenlerinden Pterodactylus'un (ortada) bilinen ilk fosilini de o keşfetti.

Mary Anning'in istisnai yeteneği kimilerince anormal bulunup gözardı edildi. Parlak zekası, kadınların entelektüel güçlerini inatla reddedenler tarafından şu şekilde "izah edildi": Mary'e çocukken yıldırım çarptığı ve elektriksel bir deha kıvılcımının sinir sistemine yerleştiği söylendi ! Bu elbette düpedüz saçmalıktı. Mary'nin başarısı, yöreyi iyi tanımasına, azmine ve tıpkı Darwin gibi, olağanüstü gözlemci olmasına dayanıyordu.

15 Mart 2009 Pazar

Benjamin Franklin Kimdir?



Benjamin Franklin Amerikalılar için büyük anlam ifade ederken bizim gündemimize David Boyle'un "Slumdog Millionaire" filmi ile girdi. Filmin "20.000.000 rupi'yi kim ister ?" yarışması esnasında sunucu baş karakter Jamal'a sorar "Amerikan 100 dolarının üstündeki resim hangi Amerikan büyüğüne aittir?". Jamal sorunun cevabını kör dilenci arkadaşı ile arasında geçen konuşma sayesinde bilir. Peki, sadece "bir Amerikan lideri" olarak bildiğim Benjamin Franklin kimdir? Neden önemlidir ? Ben de merak ettim, biraz okuma yaptım. İşte birkaç cümle ile Benjamin Franklin ...

Benjamin Franklin çok yönlü bir dahi, bir gazeteci, bilim adamı, mucit, diplomat ve Aydınlama düşünürüydü. Benjamin Franklin'in başarıları hayret vericidir. Mütevazi geçmişine ve on yaşında son verdiği resim eğitimine karşın, Franklin'in özgürlüğe, öğrenmeye ve yaşama duyduğu güçlü tutku dünyayı değiştirmiştir.

Franklin çalışma hayatına bir matbaacı olarak başladı. 1729'da henüz yirmi üç yaşındayken Pennysylvania Gazette'i alın aldı. Coşkulu bireysel girişimcilik ruhundan ve doymak bilmeyen hevesinden güç alan Franklin, ilk Amerikan başarı timsali oldu. Poor Richard's Almanack'ı yazıp yayınlamaya başladı. Almanack'da Amerikalılara başarılı olma yolları hakkında düzenli olarak tavsiyelerde bulundu.

Franklin tarafından gerçekleştirilen ünlü elektrik deneyi, onun Londra'daki Royal Society bilim derneğine seçilmesini sağladı. Deney, şimşek ile elektriğin aynı şey olduğunu kanıtlayıp, pozitif ve negatif elektrik arasındaki ayırımı ortaya koyuyordu.

Franklin, çift odaklı bir gözlük, etkili bir soba ve binaları koruyacak bir paratoner icat etti. Kuzey Amerika üzerinde etkili olan fırtınaların ve Golfstrim akıntısının yol haritalarını çıkardı.

Franklin, herkesin hayranlığı kazandığı Paris'te geçen seneleri süresince, Bağımsızlık Savaşı'nda Amerika'ya Fransa'dan destek sağladı ve aynı zamanda, eşitlikçi özgürlük ve kardeşlik kavramlarının Amerika'ya ihraç edilmesine yardımcı oldu. Fransızlara 1789'da kendi despot yönetimlerini devirirken yol gösteren "Liberte, Egalite, Fraternite" (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) sloganında onun ruhunu hissetmek mümkündür. Sonraları bir diğer Amerikan devlet adamı Thomas Jefferson, Fransız dışişleri bakanı Vergennes Kont'unu ziyaret ettiği zaman, kont ona "le Docteur Franklin"in yerine geçip geçmediğini sormuş, Jefferson'un yanıtı ise şu olmuştu: "Onun yerine kimse geçemez, bayım. Ben sadece onun halefiyim".

Founding Brothers adlı kitabında Joseph Ellis şu yorumu yapıyordu: "Voltaire Fransa için ne idiyse, Franklin de Amerika için oydu, insanoğlunun modernliğe ulaşma başarısının sembolüydü". Ellis, Franklin için şunları söylüyor: " Amerika'nın en büyük bilim adamı, en hünerli diplomatı, en başarılı nesir üslupçusu, en keskin zekası olan Franklin, bu unvanların her birini açık ara ile kazanmıştır".

14 Mart 2009 Cumartesi

Shakespeare-Freud İlişkisi



Bu nasıl bir ilişki olabilir ki ? İki deha arasında üç yüzyıllık bir yaşam aralığı var diyebilirsiniz. Duyguları bilimsel bir yaklaşımla inceleme geleneğinin babası Sigmund Freud, incelediği örnek vakalardan birçoğunu William Spakespeare'in yapıtlarından almış ve bu bakımdan da yazara çok müteşekkir olduğunu sıkça belirtmiştir. Örneğin Hamlet'in kilit noktasının Hamlet ile annesi Gertrude arasındaki Ödipus ilişkisi olduğunu ve oyuna getirilen diğer yorumların "uyuşmazlık ve çelişkiler gösterdiğini tespit eden Freud'du. Spakespeare farklı insan karakterlerini, onların dramlarını eserlerinde öyle güzel aktarır ki, sonradan psikanalizin babası tarafından dünyaya insan ruhu hakkında anlatılacak herşeyi üç yüzyıl önceden adeta haber verir. Macbeth'in doktoruna yönelttiği şu soru, Freud'un üç yüzyıl sonra yaratacağı disiplinin özüne ışık tutar :

Hastalıklı bir zihni tedavi edemez misin?
Hafızasına kök salmış bir sıkıntıyı
Söküp çıkaramaz mısın?
Silemez misin beynime kazılı dertleri; ya da ona,
Şöyle tatlı uyuşturucu bir ilaç verip,
Göğsünü sıkıştıran, yüreğine baskı yapan
Her neyse, kurtaramaz mısın onu bundan ?


William Shakespeare, Macbeth

10 Mart 2009 Salı

Big Bang


Big Bang yani evrenin yaratıldığı büyük patlama bir saniyenin 0,0000000000000000000000000000000000000000001'inde (42 sıfır), 100000000000000000000000000000000 derece (32 sıfır) ısı ile gerçekleşmiştir.

Nev-i Şahsına Münhasır Caravaggio

Beni tanıyanlar resim sanatına olan tutkumu bilirler. Bugün, resim sanatı tarihinde barok dönem için bir dönüm noktası olan Michelangelo Merisi da Caravaggio'nun gündelik hayatında tam anlamıyla "nev-i şahsına münhasır" denilen insanlardan biri olduğunu öğrendim. Caravaggio oldukça hareketli hayatından kavga dövüş ve duellolar eksik olmamış, bir kere cinayetten yargılanmış, hapse girmiş ve birçok defa da polisten kaçmak zorunda kalmış.

İnsan merak ediyor, bir türlü durulup, bir yerlerde yerleşememesine, sürekli taşınmasına rağmen nasıl kendi içinde meslekdaşlarına kıyasla böyle süreklilik gösteren devrim niteliğinde bir üslüp geliştirebilmiş ? Caravaggio en kısa özeti ile resim sanatını dönemdaşlarından farklı olarak her türlü abartı ve süslemeden arındırmış, güçlü gerçekçiliği ile kabul edilen bütün doğruları tersine çevirmiştir.

9 Mart 2009 Pazartesi

İstanbul-Venedik Hattı

ODTÜ Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Mustafa Soykut'un "Papalık Ve Venedik Belgelerinde AVRUPA'NIN BİRLİĞİ VE OSMANLI DEVLETİ" adlı kitabından haberdar oldum. Özellikle Osmanlı-Venedik ilişkilerinde Venediklilerin İstanbul'a üçer yıllığına gönderdiği elçilerin haftalık-aylık-yıllık olarak verdikleri raporların halen dilimize çevrilmemiş olduğunu öğrendim, hem şaşırdım, hem de üzüldüm. Bu kadar tarihimiz üzerine ahkam kesen bizler neden böyle son derece önemli belgelerin çevirilerini yapmayız? Ama sanki bütün Osmanlıca belgeler çevrilmiş midir ki, gidip bir de Venedikçe (İtalyanca değil) belgeleri çevireceğiz, değil mi?

İncelemem Venedik'ten ilerlerken iki de nefis site buldum. Sitelerde vakit geçirirken iki defa ziyaret ettiğim Venedik'e bir kere daha ve bu sefer uzun süreliğine gitmek istedim. İşte size tarihi ve turistik yerleri (360 derecelik görseller) ve gündelik hayatından (yayındaki fotoğraf bu siteden alınmıştır) görselleri ile Venedik :)

8 Mart 2009 Pazar

Devrim Muhafızları Blogcu Taburu


İnternet istenildiği kadar engellenmeye çalışılsın dünya üzerindeki en büyük özgürlük alanı. Bugün, İran İslam Cumhuriyeti'nin Devrim Muhafızları'nın ülkeye internet yoluyla gelen özgürlük havası, laik düşünce, aykırı Şii fikirlerle mücadele amacıyla 10 bin adet din içerikli blog açmaya karar verdiğini öğrendim. Bu yapılanmanın ismi de herhalde olsa olsa "Devrim Muhafızları Blogcu Taburu" olur. :)

7 Mart 2009 Cumartesi

Çengel İşkencesi


Haber Türk'de Murat Bardakçı'nın hazırladığı "Tarihin Arka Odası" programında Osmanlı'daki cezalandırma, işkence ve öldürme çeşitlerini öğrendim. Çengel cezası (işkencesi) ile birlikte divan edebiyatına giren "çengelde çiçek olmak" bedduası beni bitirdi.

Murat Bardakçı'nın Hürriyet Gazetesi 13 Şubat 2000 Pazar tarihli yazısını ve yazının sonundaki Mesgnien Meninski'nin Menenski Lugatı'na ait bölümü de mutlaka okuyun.

6 Mart 2009 Cuma

Hastalarımdan Öğrendiklerim


Uzun süredir varlığının farkında olup bir türlü okuyacak fırsat yaratamadığım blog "hastalarımdan öğrendiklerim" den Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin pek bir şarlatan olduğunu, LPG ve doğalgaz arasındaki farkları, cam teknolojisi inceliklerini, tankların fonksiyonel niteliklerini, Endonezya civarındaki adalardaki egzotik balık ticaretinin nasıl yapıldığını öğrendim. Herkese bu blogu şiddetle tavsiye ederim.

5 Mart 2009 Perşembe

Yürüyüş


Zihinsel, ruhsal ve fiziksel formasyonumun en önemli yapı taşının yıllardır istikrarlı şekilde devam ettirdiğim uzun yürüşler olduğunu sevgili psikolog LV ile yaptığım sohbette öğrendim. Yürüyüş yapmanın detaylı faydalarını okumak için buraya tıklayın

4 Mart 2009 Çarşamba

İlham

"Bugün ne öğrendin?" sorusunu bana ilk yönelten OKY'yi hatırladım. Hiç umulmadık insanların, hiç beklenmedik zamanlarda ilham kaynağı olabileceğini öğrendim.