1 Haziran 2009 Pazartesi

Venedik'in Sefahat Dönemi: Cinquecento

venice_canalvenicegondolavenice3eski-venedikponte_dei_sospirivenice2

Venedik'in ekonomisi 15. yüzyıl ortalarında tavan yapmıştı. Sonralarında dünyada meydana gelen önemli gelişmeler ve olaylar, üç yüzyıl süren bir gerileme dönemine sürükledi Venedik'i. Osmanlı İmparatorluğu'nun genişlemesiyle birlikte Akdeniz'deki hakimiyetini pekiştirme siyasati, Venedik'in antlaşmalı limanları için felaket anlamına geliyordu. Doğu, Osmanlı yüzünden Doğu ile olan ticari bağlarını yitirmekle kalmadı, aynı zamanda Osmaanlı ile hiçbir zaman kazanamayacağı bir savaş içine sürüklendi.

Venedik tüccarları için bir kötü haber de Batı'dan geldi. İspanyol ve Portekiz'li kaşifler Amerika kıtasını ve Doğu'ya açılan yeni yolları keşfetmişlerdi. 1500'lü yıllarda Portekiz, Hindistan'la ticaret yapmak için Vasco da Gama'nın bulduğu Güney Afrika, Ümit Burnu rotasını kullanıyordu. Doğu üzerindeki tekel kırıldığında, çanlar bu kez Venedik'in ekonomik çöküşünü haber veriyordu. Venedik'in gerileme dönemi, tıpkı Osmanlı'nın Lale Devri gibi görkemliydi. Ekonomik ömrünü tamamlamış diğer birçok kültirde olduğu gibi, ticari faaliyetlerden sanata, savaşlardan diplomasi ve politikaya, yoğun çalışma saatlerinden eğlenceli dakikalara doğru kaymalar yaşandı toplumda. Venedik satın satın alır konumundan hediyelik eşya satar duruma gelmişti. İtalyanlar, Avrupalının bu gıpta ettiği, dillere destan eğlencelerin, şenliklerin tertip edildiği bu sefahat devrinr, yani 1500'lü yıllara Cinquecento (çin-kue çento diye okunur) derler.

Venedik'in ekonomik çöküşü beraberinde politik kirliliği ve skandalları da getirdi. Yönetimin baskısı arttı, otokrasi güçlenmeye başladı. Kentte bu döneme ait, son derece ikna edici zindanların ve işkence odalarının varlığı görülmeye değerdir. ( ben görmüştüm, felaketti. Şaşalı, altın varaklarla, paha biçilmez resimlerle bezenmiş toplantı salonları ile Dükalık Sarayının alt dehlizlerindeki işkence hücreleri tüyler ürpertici) . Kötü şöhreti sınırları aşan Kazanova, Venedik hapisanelerini yakından tanıma fırsatı bulanlardan biridir. Anlattıkları çarpıcıdır : "Oradaki yeraltı zindanları tabutu andırıyordu. İçindekiler "Kuyu" diyorlar, çünkü denizden sızan diz boyu pis suyun içindeler. Bu lağımda yaşamak için insanın lanetlenmiş olması gerek. Her sabah sulandırılmış çorba ve bir somun ekmek veriliyor mahkumlara. Hemen yerlerse ne ala, yoksa dev gibi sıçanlar tetikte bekliyor. Ben içerideyken ölen bir suçlunun Kuyu'da 37 yıl geçirdiğini duydum".

1600'lerde yeniden inşa edilen ve bugün ziyaretçilere açık "Ponte dei Sospiri- İç Çekme Köprüsü" (yukarıda sağdan ikinci), avukatların Dükalık Sarayı bünyesindeki çalışma mekamlarıyla mahkum koğuşları arasındaki geçişi sağlıyordu. Mahkumlar koğuşlarından alınarak bu yoldan mahkeme salonuna getiriliyor, kapalı oturumda yargılanıyor, hüküm halkın bilgisi olmaksızın veriliyordu. Bu köprüden belki de ölüme giderken, sevdikleri kente son bir kez bakıp iç çekiyorlardı. Köprünün adı da buradan geliyordu.

Venedik uzun süren gerileme dönemide halkı kırıp geçiren iki veba salgını yaşadı. 1797'de Napolyon geldiğinde kent tümüyle savunmasızdı. Napolyon cumhuriyete son vererek kenti büyük bir kaosun içine sürükledi. Venedikliler, İtalyan Birliği'ne katıldıkları 1866 yılına kadar, Avrupa'nın güçlü devletlerinin egemenliklerinde kaldılar.

Günümüze gelindiğinde Venedik, artık eskimiş ve yıpranmış bir durumda, yavaş yavaş sulara gömülüyor. Meraklı günlük turistlerin yoğun şekilde rağbet ettiği Venedik'de, Rönesans'ın ihtişamını hala görebilmek mümkün. Bu ihtişamın korunabilmiş olmasının nedeniyse kentin sancılı ekonomik çöküşü ve yaşanan yoksulluk. Kentin imarı için para bulmak mümkün olmadı. Birçok gezginin tarih boyunca Venedik'e rağbet etmemesinin sebebi belki de kilometrelerce yayılan lağım kokusuydu. Şimdilerde Avrupa Birliği fonları ile Venedik'in sulara gömülmesini engellemek için projeler yürütülüyor, Venedik dışına gel-git'lerin yaşattığı su baskınlarının etkilerini hafifletici setler inşa ediliyor.

Kaynak : Avrupa Sanatının İpuçları - Rick Steves, Gene Openshaw - Lale Sürmen Aran - Tankut Aran

1 yorum: