2 Mayıs 2009 Cumartesi

Hat Sanatı Tarihi

seyh_hamdullah_0004Şeyh Hamdullah
Son araştırmalara göre Arap yazası, bugünkü Filistin yöresinde yaşayan Nabati adlı bir Sami kavminin yazısından çıkmıştır. Arap yazısının estetik bir yapıdan uzak ilk örneklerine Hz. Muhammed'in doğumundan iki yıl önce yazılmış olan Zebed adlı yazıtta rastlanır Bu yazı daha çok köşeli bir karakter taşımaktadır.

İslamiyeti kabul eden uluslarca benimsendiği için, Arap yazısı, İslam yazısı olarak adlandırılır. Bu yazı, önceleri değişen siyasal merkezlere göre tanımlanıyordu. Yani Mekke'de mekki, Medine'de medeni adını alan İslam yazısı, dördüncü halife Ali'nin Küfe kentini başkent yapması üzerine Küfi olarak adlandırılmış ve bundan sonra da bu adla tanınmıştır. Bu yazı 10.yy'da Abbasiler'in ünlü veziri ve hattatı İbn Mukle'nin elinde değişikliğe uğramıştır. Onun kufi yazıdan oluşturduğu muhakkak, reyhan(reyhani), silis, nesih, tevki ve rik'a adıyla anılan altı çeşit yazıyla, harfler artık köşeli görünümlerini kaybederek yuvarlak bir karakter kazanmıştır. Harflardeki yuvarlaklık, hat sanatının birden bire gelişmesine yol açmıştır. Bu altı çeşit yazıya aklam-ı sitte (altı kalem) adı verilir.

Aklam-ı sitteyi oluşturan yazılardan muhakkak ve reyhani boylarının büyüklüğü nedeniyle 16.yy'dan sonra terkedilmiş ve yerlerini sülüs ile nesih'e bırakmıştır. Tevki genellikle vakıf işlerinde, vakfiyelerin yazılmasında rik'a ile birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca hattatlar, öğrencilerine verdikleri icazetnamelerin (diplomaların) altına kendi imzalarını ve "bu kişiye yazı yazma izni verdim" cümlesini bu yazı ile yazdıklarından, rik'aya Osmanlı Türkleri'nde hatt-ı icaze ya da hatt-ı icazet adı da verilmiştir.

Aklam-ı sitte'yi İbn Mukle'den sonra 11. yy'da Arap Hattatı İbnü'l-Bevvap geliştirmiş, 13. yy'da da Yakut-i Musta'sımi güzelleştirmiştir. Bu tarihten sonra Türkler de hat ve hattatlıkla uğraşmılardır. II. Beyazıt döneminde yetişen Seyh Hamdullah (yukarıda), Yakut'un eksiklerini tamamlayarak yazıyı kurallar içine aldığı gibi, estetik bakımdan da geliştirmiş ve Türk beğenisine uydurmuştur. 15. yy'dan sonra İstanbul, hat sanatının merkezi olmuştur.

Aklam-ı sitte'den sonra 11. yy'ın başlarında, İran'lı hattatların çabasıyla, birleşmeden yazılan harflerin de birleşmeye zorlanmasıyla talik adı verilen yazı çeşidi ortaya çıkmıştır. Büyük olasılıkla tevki'den sonra geliştirilen bu yazıyı okumak ve yazmak çok zordur. Bir kelimedeki bütün harflar birbirine asılı bir durumda bulunur. Zaten talik sözcüğü de asılı, sarkık anlamına gelir. Bu hat Türkiye'de hemen hemen hiç kullanılmamıştır.

Zorluğu yüzünden talik, 14. yy'dan sonra az kullanılmaya başlanmış ve yerini, genel olarak ona benzemekle birlikte yazılması ve okunması daha kolay olan ve adına nestalik denen yazıya bırakmıştır. İran ve Azerbaycan'da gelişen bu yazı, Türkiye'ye Fatih Sultan Mehmet döneminde girmiş ve 19. yy'da İran üslübundan kurtularak Yesarizade Mustafa İzzet'in(aşağıda solda) elinde bir Türk nestaliki niteliğine bürünmüştür. Nestalik daha çok edebiyat yapıtlarının, divanların yazılmasında ve ayrıca Şeyhülislamlık dairesinde kullanılmıştır.

Arap ve İranlılar'dan sonra Türkler'in de hat sanatına bazı katkıları olmuş, divani ve celi divani yazılarını Türkler icat etmiştir. Divani, ilk kez I. Çelebi Mehmet dönemi belgelerinde görüldüğü için daha önce gelişmiş olduğu akla gelmektedir. Celi divani ise dinani'nin irisi demektir. Bu iki yazıda harfler iç içe yazıldığı için okunması zordur.

Geçmiş Dönem Türk Hattatları (alfabetik) : Abdulfettah Efendi, Abdullah Muhsinzade, Ahmed Karahisari, Aziz Efendi, Çarşambalı Hacı Arif Bey, Çırçırlı Ali Efendi , Dedezade, Derviş Abdi, Derviş Ali, Esma İbret Hanım, Ferhat Paşa, Hacı Arif Efendi, Hafız Osman, Hasan Çelebi (Hasan bin Ahmed), Haydarlı Ali Efendi, İmad, İsmail Zühdi Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Mahmud Celaleddin, Mehmed Nazif Bey, Mehmed Şefik Bey, Mehmed Şevki Efendi, Mustafa Dede, Mustafa Eyyubi, Mustafa Rakım, Nazıf Bey, Ömer Vasfi Efendi, Ramazan bin İsmail, Sami Efendi, Seyyid Abdullah, Seyyid Mehmed, Sultan II. Mahmud, Sultan III. Ahmed, Şeyh Hamdullah, Veliyüddin Efendi, Yesari Mehmed Esad Efendi, Yesarizade Mustafa İzzet

Eğer eski hattatların elinden çıkmış ferman ve beratlar, sülüs, nesih, talik ve divani yazı ile yazılmış levhalar, hilye-i şerifeler, murakkalar, karalamalar, tekke levhalardan oluşan eserler ve hat ile ilgili malzemelerin değerleri nedir diye merak ederseniz buyrun Antik AŞ'nin müzayede satış fiyat açılışlarına bakalım. Tıklayınız.
yesarizade_mustafa_izzet_0001hafiz_osman_0002Hafız Osman
Kaynak : Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, HatveSanat.com (hattat listesi)

2 yorum:

  1. Ne kadar yer etmis beynime "hat" denilince aklima otomatik olarak Orhan Pamuk'un Benim Adim Kirmizi romani geldi. O zaman hat sanatina ilgim artmis ama bugune kadar bilgi edinmek aklima bile gelmemisti. Tesekkurler.

    YanıtlaSil